EDEBİYAT YAŞAM 

CAN BABA, CAN EVİ’NDE BİR AKŞAMÜSTÜ VE DİĞER ŞEYLER

Can Yücel’in anısına / 12 Ağustos 2023, Datça.

O, “karaçalılar gibi yardan bitme”, “çarpık bacaklarıyla – ha düştü ha düşecek” bir çocuktu, babasını özleyen, hayatta en çok babasını seven.

Geldi mi de gidici – hep, hep acele işi! / Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi / Atlastan bakardım nereye gitti / Öyle öyle ezberledim gurbeti…

Köy Enstitüleri gibi çok ciddi bir mesele peşinde koşan bir baba… Hasan Ali Yücel. Dönemin Milli Eğitim Bakanı.

Babasının yolunu gözleyerek, hastalık numaraları yapan o çocuk da Can Yücel.

1990 yılında bir ev alıp yerleşeceği, “Ne harika yer burası! / Nereden buldun bu Datça’yı / Elimle koymuş gibi buldum” diyeceği Eski Datça’da Can Evi’nin kapısının önündeyiz. Kızımla. Kapıda bizi Can Yücel posterleri, resimler, şiirler karşılıyor. Bana soruyor Günseli:

Kimin evi burası?

Bir şairin evi…

Ee, neden kapıyı açmıyor bize?

Şu an evde değil de, ondan.

Bekleyelim o zaman, eve geri gelir.

Bugün Ağustos 12. Can Yücel’in ölüm yıldönümü. Can Evi bir müze değil. Evde hâlâ Can Yücel’in kızı Su Yücel yaşıyor. Can Yücel’i Datçalı yapan, evini bulan Datça’ya geldiği zamanki köy muhtarı Orhan Karadağlı imiş. Sonradan da çok yakın arkadaş olmuşlar. Eski Datça’da ‘Orhan’ın Yeri’ olarak bilinen Karia Çay Bahçesi adında bir mekânı var, oraya gidiyoruz. Asmalı bir bahçe içinde, mavi pencereli, mavi sandalyeli, beyaz masalı şirin bir kahvehane burası. Can Yücel’in uğrak mekânı… Akşama kadar burada içtiği olurmuş Can Baba’nın. Bazı akşamüstleri şiir yazarmış. Uçlarda salınan bir ruha sahip olduğu kesin. “Can Baba burada” diye bir köşe yapmış Orhan Bey. Duvarda Can Yücel’in fotoğrafları, el yazısı ile yazılmış şiirleri, gazete yazıları, küçük bir büst heykeli bile var ünlü şairin.

Biz de masalardan birine geçip meşhur bademli Datça gazozu içiyoruz. Eşime dönüp “Yalnızlığım benim sidikli kontesim” diyorum. Gülümsüyor. Can Yücel’in ‘Sevgi Duvarı’ adlı şiirinde geçiyor bu dize. Sonra başka duvarlardan bahsediyoruz aramızda. “Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi…” Şaire katılıyoruz bu konuda da.

Datça, Can Yücel ile özdeşleşen bir yer olmuş ama bu bölgede başka şair ve yazarların da etkileri var. Adlarını duydukça ve o şehirleri gördükçe hayran olmamak mümkün değil. Biri de Gökova’daki Âşıklar Yolu.

Yolun her iki yanında yüzlerce okaliptüs ağacı var ve ağaçlar yemyeşil bir koridor gibi uzanıyor Muğla ile Marmaris’in birbirine bağlandığı yolda, Akçapınar köyünde. 1938 yılında bir sıtma hastalığı baş gösteriyor ve yöre halkı çok fazla kayıp veriyor. Çocuklarını kaybeden muhtar en son oğlu olunca onun adına söz vermiş bataklığı kurutmak, insanları ölümden kurtarmak için. Vali ile yaptığı görüşmeler sonrası o kadar ağacı bulmanın hiç kolay olmayacağını anlamış. Sonrasında ne olup ne bitmiş bilemiyorum ama devreye yörede yaşayan bir yazar girmiş ve Avustralya’dan gelmiş fidanlar. Ağaçlar büyüdükçe de bataklık kurumuş. Bizim de geçtiğimiz en güzel yollardan biri oldu. Ağaçlar devasa boyutlarda, görkemli bir manzara sunuyor yoldan geçenlere. Hikâyenin kahramanları mı kim? Ağaçları getirtmek için aracılık eden yazar Bodrum’da yaşamış ‘Halikarnas Balıkçısı’ olarak bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı. Muhtarın uğruna mücadele verdiği oğlu da Prof. Dr. Şadan Gökovalı. Halikarnas Balıkçısı’nın kitaplarını ölümünden sonra yayınlayan, hatta onlara önsöz yazan kişi aynı zamanda…

Küçücük şehirler ne çok hikâye barındırıyor içinde, öyle değil mi? Bu hikâyelere ruh katan edebiyatçılarımız da iyi ki vardı bir zamanlar ve var olsunlar hep!

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar